Lost: Via Domus

Lost: Via Domus
Yapımcı: UbiSoft Montreal Yayıncı: UbiSoft

Türkiye’de oldukça başarısız bir şekilde gelişmekte olan dizi sektörü, özellikle Amerika’da alıp başını gitmekte. Öyle kaliteli diziler çıkıyor ki, kısa zamanda bütün dünyayı etkisi altına alabilecek kapasitede. Birçok dizi var ismini sayabileceğimiz fakat bunların arasında en ilgi çekici olanı hiç şüphesiz, Lost. 4 yıl önce yayınlanmaya başlanan ve sadece ilk bölümü için 14 milyon dolar harcanan bir yapım. Böylesine büyük bir bütçe ile beklentiler her zaman üst düzeyde olsa da Lost bu beklentileri hiçbir zaman boşa çıkarmadı ve şuan milyonlarca izleyiciye sahip.

Bu izleyici kitlesi o kadar büyük ki, dünyanın her yanında bu diziyi duymamış bir insan yok. Bu kadar büyük potansiyeli olan bir diziye, oyun yapmak tabii ki çok akıllıca bir iş. Ubisoft akıllılık etti ve Lost’un bu büyük izleyici kitlesine güvenerek bu oyunu geliştirdi. Diğer dizi ve film oyunlarının genellikle beğeni toplayamadığını düşünürsek, oldukça riskli bir işe de girişmiş oldu Ubisoft. 

Oyuna giriş yaptığımız oldukça farklı bir menü dizaynı ile karşılaşıyoruz. Arka planda uçak enkazından bir görüntü yer alıyor. Bunun üzerinde de ekranın neredeyse tamamına dağıtılmış seçenekler yer alıyor. Bu ana menü şeklinin oldukça kullanışlı olduğunu söyleyebilirim. Bu arada ana menüde bulunan Options seçeneğine tıkladığınızda sadece ses ve altyazı ayarlarını değiştirebiliyoruz. Çözünürlük ve grafik ayarlarını oyunu açarken kullandığımız Launcher ara yüzü ile değiştirebiliyoruz. Bu ayarları da değiştirme konusunda sıkıntı yaşayabilirsiniz çünkü detaylı bir ayar değiştirme durumu yok.

Oyunumuzda Elliot Maslow adındaki bir gazete fotoğrafçısını kontrol ediyoruz. Senaryo da bu karakterin üzerine kurulmuş. Yani oyunda diğer dizi karakterlerini yönetmiyoruz. Oyunun senaryosu ise tamamen bu arkadaşımızın geçmişini hatırlamak üzerine kurulmuş. İlk olarak ismini hatırlaması gerekiyor. Bu amaç doğrultusunda oyunda ilerlemeye başlıyoruz.

Oyunda karakterimizi üçüncü kişi perspektifinden kontrol ediyoruz. Oyunda sıklıkla bazı kişi ve mekânları hatırlamamız ve geçmişimiz hakkında çıkarımlar yapmamız gerekiyor. Geçmişimizi hatırlamak için, hatırlayacağımız ana geri dönüyoruz ve bize kesik bir şekilde verilmiş fotoğrafı, doğru açı ve uzaklıkta durarak çektiğimiz fotoğraf ile eşleştirmeye çalışıyoruz. Doğru bir şekilde fotoğrafı çekersek, karakterimiz o anı hatırlıyor ve geçmişimiz hakkında yeni bir bilgi daha elde etmiş oluyoruz. Bu hatırlama safhası genellikle bölüm sonlarında veya başlarında oluyor.

Oyunda ilerlemek için diğer karakterlerden de yardım almamız gerekiyor. Onlar ile birebir diyalog içerisine girebiliyoruz. Ama tabii öyle harika bir diyalog sistemi beklemeyin. O da bir yere kadar. Zaten karşımızdakine söylememiz gereken şeyler belirtilmiş, onları söyledikten sonra karşımıza bir görev sayfası beliriyor. Bu görevleri yerine getirmemiz gerekiyor.

Oyun ufakta olsa RPG öğelerini de içinde barındırıyor. Bir çantamız var ve ormanda bulduğumuz bazı yiyecek ve malzemeleri bu çantamıza doldurabiliyoruz. Yeri geldiğinde bu eşyaları değiş tokuş yöntemi ile bir başka eşya ile değiştirebiliyoruz. Her eşyanın farklı bir fiyatı var ve buna göre hazırlanmış şirin bir değiş tokuş sistemi yer alıyor.

Oyunda pek kafa yoran bulmacalar olmasalar da bazı bulmacalar yer alıyor. Bunlar genellikle bir elektrik şebekesini çalıştırmak üzerine kurulmuş bulmacalar. Bizden belirli bir elektrik enerjisi isteniyor ve bazı yerlere doğru parçaları yerleştirmemiz gerekiyor. Bu parçaları yerleştirdiğimizde düzenek çalışmaya başlıyor ve işimiz halloluyor. Bazen kullandığımız parçalar işimize yaramayacak halde olabiliyor, böyle durumlarda diğer elektrik şebekesinde bulunan parçaları alıp, kullanabiliyoruz.

     

Oyunda ilerlemek kesinlikle çok kolay. Her önünüze gelen ve “Talk x” yazısı gördüğünüz kişiyle konuşup, dümdüz ilerlemeniz sizi istediğiniz yere götürecektir. Alan çok kısıtlı ve çizgisel. Dalların arasından geçebilme falan yok. Çok belirgin patikalar var ve o patikaların dışına çıkamıyoruz. Ufakta olsa bir serbestlik tanısalar hiç fena olmazdı hani. Böyle dümdüz gitmek adamı sıkıyor bir yanda. Bunun yanında ikide bir ara videolarla oyunun duraklatılması, oyunu iyiden iyiye sıkıcı kılıyor. İlerlemenin kolay olmadığı tek bir mekan var oyunda, o da mağaralar. İçerisi karanlık oluyor ve ateşiniz de belli bir zaman sonra sönüyor. Ateş söndükten sonra yabani hayvan seslerini duyabilirsiniz. Ve biraz bekledikten sonra Game Over yazısını da görebilirsiniz.

Oyunun save sistemine de değinmek istiyorum. Checkpoint sistemi yer alıyor. Bunun yanında oyunu kapatıp açtıktan sonra bölüm bölüm devam etme şansımızda var. Oyundan çıkıp tekrar girdiğinizde, geçtiğimiz bölümlerde neler olduğunun kısa bir özeti ile karşılaşıyoruz. Bu da oyunu, bir dizi havası içerisinde oynamamızı sağlıyor. Ara videolarla kaçan şevkimiz sonrası oyunu tekrar oynamak istediğimizde farklı bir gaz yapıyor bu durum.

Oyunun getirdiği en büyük artılardan birisi de dizideki karakterlerin seslerinin olduğu gibi oyunda da yer alıyor olması. Yani dizide Jack’in sesi nasılsa, oyunda da aynı. Bunun yanında harika yüz ve çevre modellemeleri de oyunu oldukça çekici kılıyor. “Ah bir de şu çizgisel oynanış olmasa” dedirtiyor insana. Oyunun kontrol sistemine de değinmek istiyorum. Kontroller bana göre oldukça temiz olmuş. Pek zorluk çekmedim ben. Fakat bazı durumlarda kamera açıları insanı huzursuz ediyor. Özellikle mağarada kamera açısı insanı kanser ediyor. Oyun boyunca takılabileceğiniz tek yerler mağaralar.

Oyunun kafama takılan bir yanı oldu ki hakikaten çok ilginç. Ben oyunu ilk olarak Low seviyedeki detaylarda oynadım ve bariz bir şekilde berbattı grafikler. Ardından Medium denedim. Değişim harikaydı. High yaptım. Pek bir değişim göremedim. Ufak tefek değişmler vardı sadece. Medium ile Low arasında grafik farklılıkları uçmuşken, Medium ile High arasında oldukça benzer olması beni oldukça şaşırttı. Bunun yanında benim sistemi çok zorladı oyun. Özellikle ormanda slayt gibi oynadım. Halbuki High detaylarda bile çok rahat oynamam gerekiyordu.

Oyunda YETI engine adındaki oyun motoru kullanılmış. Bu motoru daha önce Beowulf ve Tom Clancy’s GRAW oyunlarında görmüştük. Pek iyi bir oyun motoru olduğunu düşünmüyorum. Nedense bu motor ile yapılan oyunlar sistemi oldukça fazla kasıyor benim. Daha önce Beowulf’u da incelemiştim ve hakikaten çok zorlamıştı benim sistemimi.

Son olarak, oyun Ubisoft Montreal stüdyolarında hazırlandı. Bu stüdyodan çıkan başlıca oyunlar ise şunlar: Prince of Persia serisi, Splinter Cell serisi, Assassin’s Creed, Rainbow Six: Vegas ve son olarak Lost:Via Domus. Bu stüdyo için Ubisoft’un direği diyebiliriz. Birçok Ubisoft oyunda bu stüdyonun imzası var. Oyun PC’nin yanında, Xbox360 ve Playstation 3 konsollarında da boy gösteriyor.

 
 


Hangi Konsol(lar)a Sahipsiniz
PlayStation 3
Xbox 360
Wii
PlayStation 2
GameCube
PSP
DS

(Sonucu göster)


 
 
 
 
 
Bugün 19 ziyaretçi (56 klik) burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol